Bugün size anime tarihinin en etkileyici kötülerinden biri olduğunu düşündüğüm Hunter x Hunter’dan Meruem’in karakter seyahatinden bahsedeceğim. Aslında Meruem için büsbütün makûs bir karakter demek yanlış olur. Onun hayatı iki farklı modülden oluşuyor diyebilirim. Hayatında değerli bir dönüm noktası var ve bu kırılma noktası karakterin düzgünlükle kötülük ortasındaki çizgisini gri bir hale getiriyor.
Yazımızın Hunter x Hunter’a dair keyif kaçıran (spoiler) içerebileceği ihtarını yaparak öncelikle Meruem’in kim olduğundan başlayalım. Ortaya çıkan en tesirli karakterlerden biri olan Meruem, Kimera Karıncalarının Kralı’dır. Kimera Karıncaları diğer canlıları yiyerek onların özelliklerini bir ortaya getiren ve kendilerine mahsus özellikler geliştiren yaratıklara verilen isim. Bu karıncalar doğduktan çok kısa müddet sonra insanların düzeyine ulaşıp güç konusunda onları geçiyorlar. Meruem ise Kral olarak hepsinin en güçlüsü ve evrimlerinin de doruğu olarak kabul ediliyor. Meruem öbür karıncalardan farklı olarak Meruem insan özelliklerine daha fazla sahip. Bu da insanların niyet ve davranışlarını öğrenmeye daha yatkın olmasına sebep olmuş.
Villain Olarak Doğan Bir Karakter
Bildiğiniz üzere birden fazla makus adamın gerisinde üzücü bir hayat kıssası vardır. Kimileri intikam almak ister, kimileri dünyaya kendi adaletini getirmek istediğini söyler. Fakat Meruem bunlardan farklı olarak direkt öldürme içgüdüsü ile dünyaya gelmiştir. Hatta daha doğmadan evvel bile annesine, yani kendisini doğuran kraliçeye karşı çıkar ve erken doğarak onun önemli derecede yaralanmasına sebep olur. Doğduğu anda istediği birinci şey yemek olmuştur. Kendi askeri ve soydaşı olmasına karşın karşısına çıkanları gözünü kırpmadan öldürür. Neredeyse ölmek üzere olan annesi umrunda bile olmaz. Sevgi ve düzgünlük üzere kavramlardan uzak olan Meruem’in tek düşündüğü besleyici yemekler yemek ve öldürmektir. Yalnızca kendi dileklerine odaklanmış durumdadır ve mottosu “güçlü olan hayatta kalır” halindedir. Onun için kıymetli olan tek şey güçtür. “Ölenler güçsüz oldukları için ölmüşlerdir, onlar için üzülmeye gerek yoktur ve güçsüz olanlar ölmeyi hak etmektedirler.” Bu istekleri ve kanıları doğrultusunda bir köye saldırıp küçücük bir çocuğu bile zalimce öldürür. O denli ki Colt, ondan ve muhafızlarından şeytan olarak kelam eder.
Dünyaya Bakış Açısı
Meruem için hiçbir besin kâfi olmaz. O, muhafızı Pitou’nun bahsettiği “nadir insanları” ister. Meruem hem kral olma hem de “nadir insanlar” bulma isteği doğrultusunda saraya saldırır. Saraya girip ülkenin başında olan önderi gördüğünde hiçbir şey hissedemediği için onun kıymetsiz biri olduğunu düşünür ve bundan rahatsız olup durumdan şikayet eder. Meruem’in muhafızı Pouf bu hususta hayli dikkate kıymet bir açıklama yapar: “İnsanların dünyasında bu sıkça görülen bir şeydir. Zeka ve yetenekten mahrum beşerler akrabalık ve nüfuzları sayesinde değerli pozisyonlara gelebiliyorlar” der. Bu durum Meruem’i hayli sinirlendirir ve bu sistemin yıkımdan öbür bir şey getirmeyeceğini düşünür. Akabinde saraydaki kızlar Meruem’den onların canını bağışlamasını istediklerinde, Meruem “canlarını bağışlamanız için yalvaran bir domuzu yahut ineği affettiniz mi hiç?” diyerek tutumunu ortaya koyar.
Acımasızca görünse de güç odaklı bir karakter için bunlar çok haklı bakış açıları, değil mi? Bir insan olarak bu görüşlere birçoğunuzun katılacağını düşünüyorum. Zeka ve yetenekten mahrum insanların yönetme yetkisinin getirdiği makus sonuçlar ve besin zincirinin zirvesinde olan insanların çoklukla başka canlılara acımaması. Artık o zincirin en doruğunda olan Meruem de insanları bu türlü görüyordu işte.
Değişime Giden Adımlar
Meruem, Sarayın yerini Et Tesisi olarak kullanmaya karar verir ve muhafızları tarafından kendisine sunulacak insanların seçileceği güne kadar beklemeye başlar. Bu süreçte Meruem’in aslında ne kadar akılcı bir karakter olduğunu daha güzel görmeye başlarız. Sonraki kısımlarda insanların oynadığı strateji oyunları olan Go, Şogi, Satranç ve Gungi üzere oyunları oynamak için ulusal şampiyonları çağırttırdığını görürüz. Animenin bunu, karakterin ne kadar zeki olduğunu vurgulamak, canavar bir diktatörden insani bir yapıya bürünmesine aracı olmak ve ‘seçim’ öncesinde vakit geçirmek hedeflerle yaptığını düşünüyorum.
Meruem bu oyunları hem oynayarak hem oyunların kural kitaplarını okuyarak kısa müddette kendini geliştirir ve bu oyunların ulusal şampiyonlarını, ustalarını yenmeye başlar. Daha sonra Gungi’de dünya şampiyonu olan birisi gelir. Başkalarından farklı olarak bu kişinin gözleri görmemektedir ve haliyle Meruem’in nasıl birisi olduğunu da göremez. Birçok mevzuda uygun olmadığını söyleyen bu kız Gungi konusunda tam bir ustadır. Meruem bu sefer rakibini kolay kolay yenemez. Öteki rakiplerinin ritmini kolaylıkla çözebilmesine karşın tıpkı şeyi bu kızda yapamaz. Ne taktikler düşünürse düşünsün, kuralları ne kadar okursa okusun başarılı olamaz. Bu onun başını karıştırır ve rakibine karşı hem öfkelenir hem de ondan büyülenir.
İşte bu noktada Meruem karakteri hepimiz için daha ilgi alımlı olmaya başlar. Meruem artık bildiğiniz üzere güç isteği olan ve insanları gözünü kırpmadan öldürebilen bir canavardır. Buna karşın dış dünya hakkında bilgisi olmayan ve kendini yetersiz, maharetsiz gören bu zavallı kıza nazaran, o şimdiye kadar tanıştığı en nazik insandır ve ona sonsuz bir hürmet duymaktadır. Meğer ki bunları hissetmesine sebep olan kendisidir. Masumiyeti ve bağlılığı Meruem’in insani tarafını uyandırır. Yeni tanıdığı bu insan ile Gungi oynamak, Meruem’in yapmayı sevdiği tek şey haline gelir. Başka rakiplerine zalimce davranır ve hatta öldürürken, Komugi ismindeki kıza yaklaşımı apayrı olmuştur. Meruem her oyun kaybettiğinde utanmak ve öfkelenmek yerine oyun hakkında daha da tutkulu hale gelir. Oyuna devam ettikçe birbirlerini daha çok etkilemeye başlarlar. Bu benim münasebetlerinde sevdiğim bir şeydi. Bu kadar canavarlaşmış bir karakterin bir öteki karakterden bu derece etkilenmesi her üretimde görebileceğimiz bir durum değildir.
Kısaca insanlık için tehdit olan Meruem’in dünya görüşü, kelam konusu bu dönüm noktasından sonra süratle değişmeye başlar. Birinci başta, beş yıl üst üste şampiyon olan Komugi’yi yenerek dünyanın en düzgünü olup oyun faslını kapatmak istemiş olsa da, vakit ilerledikçe Komugi hükümdarın mukadderatını değiştiren kişi olacaktır. Komugi ile yaşadığı olaylar sayesinde insanları yiyen büyük makus bir kral olmaktan, empati kuran bir kral olmaya ve daha uygun bir rakibe hakikat evrilir. İnsanlara olan hürmeti artar. Onların hayat uğraşları ve bedelleri hakkında daha derinlemesine düşünmeye başlar.
Karanlıktan aydınlığa yanlışsız ilerleyen bu karakter seyahatini eminim ki birçoğunuz izlemekten keyif alacaksınız ve iki karakter ile siz de de bağ kuracaksınız. En azından benim için izlemesi epey akıcı, keyifli ve etkileyici bir süreç oldu. Ayrıyeten bu değişimin yalnızca sıradan bir tanışma yolu ile değil de akıl oyunları vasıtası ile gösterilmesi, durumu daha da dikkate bedel yapmış. Meruem’in öyküsünün sonunun onun yeterli bir Kral mı, yoksa bir canavar mı olduğunu pek düzgün açıkladığını düşünüyorum.
