Üç yüz, bilinmeyen bir alıcıya ait bir karta gelişigüzel yapıştırılan sepya tonlu vesikalık fotoğraflardan boş boş bakıyor. Muhtemelen iki ebeveyn ve onların oğulları, ama asla emin olamayacağız. Fotoğrafların altında el yazısıyla yazılmış şu sözler yer alıyor: “Bizi unutmayın!”
Bu kartın ne zaman gönderildiği belli değil. Ancak bu çağrı, önümüzdeki hafta halka açılacak olan Amsterdam Ulusal Holokost Müzesi’ndeki kalıcı koleksiyonun şekillenmesine yardımcı oldu. Yeni kurum neredeyse 20 yıldır üzerinde çalışıyor ve bu süre zarfında proje, kısmen Hollanda tarihinin bu kısmıyla yüzleşme konusundaki tereddütten kaynaklanan ısrarlı şüpheciliğin üstesinden geldi.
Ulusal Holokost Müzesi genel müdürü Emile Schrijver, “Bunun, Hollanda’da yaşananları sahiplenme konusunda uzun süredir hissedilen rahatsızlığın bir kalıntısı olduğunu düşünüyorum” dedi.
Hollanda’daki diğer müzeler – Anne Frank Evi veya daha geniş anlamda II. Dünya Savaşı’na odaklanan müzeler gibi – Holokost tarihinin bazı yönlerini kapsarken, Ulusal Holokost Müzesi zulmün tüm hikayesini anlatmaya adanmış ilk kurumdur. Hollanda’daki Yahudilerin
Schrijver, “İkinci Dünya Savaşı’nda Yahudilerin kaderinin Hollanda’nın kaderinden önemli ölçüde farklı olduğu gerçeğinin kolektif olarak benimsenmesi çok uzun zaman aldı” dedi. Schrijver, müzenin açılışının “bir tür kabul sürecinin kapanışı” olduğunu söyledi.
