

Gerçek şu ki, koparılan her saç teli bir kayıp! O saç geri dönerken zaman ister, ama her geri dönüş eskisinden daha zayıf olur. Özellikle 20’li yaşlardan sonra her saç döngüsü biraz daha incelerek geri gelir.
Yani aslında, beyaz saçları kopardıkça daha güçlü bir görünüm kazanmak yerine, saçlarınızı yavaş yavaş zayıflatıyor ve gelecekteki saçsızlığın temelini atıyorsunuz.
Ayrıca, bu yanlış müdahaleler saç kökünde kalıcı hasarlara yol açabilir. Enfeksiyonlar, tahriş ve hatta kalıcı kellik… Tüm bunlar, birkaç tel beyaz saçla barışamadığımız için yaşanabilir. Üstelik o saçlar beyazlaştıysa, zaten doğanın yolunda ilerliyordur.
Melanin üretiminin azalmasıyla birlikte saçlarımız rengini kaybeder; bu biyolojik ve kaçınılmaz bir süreçtir. Yaş, genetik ve stres bu süreci şekillendirir; saç teli çekmek değil!
Öyleyse ne yapmalı? Beyaz saçları düşman ilan etmek yerine, onları kabullenmek belki de en doğru yol. Dilerseniz saçınızı boyayın, dilerseniz gururla taşıyın; ama unutmayın, kopardığınız her tel sadece rengiyle değil, sağlığıyla da size zarar verebilir.
Beyaz saç, yaşın ya da yorgunluğun işareti değil; zamanın size bıraktığı zarif bir izdir. Onunla kavga etmek yerine, uyum içinde yaşayın!