Gün: 25 Ağustos 2024

Makro faktörleri ve tahminleri karar verme süreçlerine dahil eden uzun vadeli yatırımcılar, J.P. Morgan’ın Perşembe günü yayınlanan raporunda ekonomik büyümenin daha yüksek hisse senedi getirilerine yol açıp açmadığına dair bulgularını öğrenmekle ilgileneceklerdir.

Sezgisel olarak, daha yüksek GSYİH büyümesinin daha yüksek kazanç büyümesine yol açması ve bunun da daha yüksek hisse senedi getirilerine neden olması gerektiği düşünüldüğünde, aralarında bir korelasyon olması açık görünmektedir.

Ancak, J.P. Morgan’ın çalışması bunun yalnızca gelişmiş piyasalar için geçerli olduğunu, gelişmekte olan piyasalar için geçerli olmadığını ortaya koymaktadır. Gelişmiş piyasalarda, analistler ekonomik büyümedeki %1’lik bir artışın ortalama olarak yaklaşık %3 daha yüksek uzun vadeli hisse senedi getirisiyle ilişkili olduğunu tespit etmişlerdir.

Ayrıca, gelişmekte olan piyasalarda hisse senedi piyasa değerlerinin ortalama olarak GSYİH’lerinin sadece beşte biri olduğunu, gelişmiş piyasalarda ise GSYİH’nin 1,2 katı olduğunu belirterek, bu durumun gelişmekte olan piyasalardaki büyüme ve hisse senetleri arasındaki “kopukluğu” açıklayabileceğini ifade etmişlerdir.

Gelişmiş piyasalarda, bu ilişki uzun vadeli hisse senedi getiri varyasyonunun yaklaşık %25’ini açıklamaktadır; ve ekonomik büyüme ile olan pozitif ilişki, kazanç büyümesinin yanı sıra F/K oranı ve döviz kuru kazançlarından kaynaklanmaktadır.

Bununla birlikte, gelişmiş ülkelerde ekonomik büyüme ile getiriler arasındaki korelasyona rağmen, “uzun vadeli büyüme tahminleri büyük tahmin hataları içermektedir”, bu nedenle tahmin edilen büyüme ile gerçekleşen getiriler arasında bir ilişki bulunmamaktadır. Ayrıca, getiriler yakın geçmişteki büyüme ile de ilişkili değildir.

Ancak analistler, bunun büyüme tahminlerini yatırım yaparken dikkate almamak için bir neden olmadığını düşünmektedir.

“Büyük uzun vadeli yatırımcıların tümü, yatırım yaptıkları varlık sınıflarının gelecekteki uzun vadeli getirileri hakkında varsayımlarda bulunmak zorundadır. Sonuçlarımız, bu çerçevelerin herhangi bir ülkedeki daha yüksek büyümenin genellikle daha yüksek çarpanlar ve para birimleriyle el ele gittiğini dikkate alması gerektiğini göstermektedir,” dediler.

Yatırım bankası daha önce ABD için on yıl sonrası büyüme tahminini %1,8, Euro bölgesi için %1,4 ve Japonya için %0,8 olarak öngörmüştü. “Belirsizliği göz önünde bulundurarak, bu, ABD hisse senetlerinin performansının sürdürülebileceğini gösteren faktörlerden biridir,” dediler.

J.P. Morgan ayrıca, gelişmiş piyasa hisse senetlerine karşı gelişmekte olan piyasa hisse senetlerinde stratejik olarak düşük ağırlıklı bir pozisyon almaktadır, ancak uzun vadeli ekonomik büyümenin gelişmekte olan ekonomilerde gerçekten yararlı bir sinyal olması durumunda bu tutumu benimsemekte temkinli olacaklarını belirtmektedir.

Ayrıca, ilginç bir şekilde, teorinin ekonomik büyümenin zaten fiyata yansıtılmış olacağını ve dolayısıyla büyümenin “beklenmeyen kısmının” getirilere katkıda bulunması gerektiğini öne sürmesine rağmen, J.P. Morgan ikisi arasında zayıf bir ilişki olduğunu tespit etmektedir.

“Ana yorumumuz, yatırımcıların ya öncelikle piyasaların kısa vadeli itici güçlerine odaklandıkları ve/veya uzun vadeli büyüme projeksiyonlarına pek itibar etmedikleri yönündedir,” diye eklediler.

Bu makale yapay zeka desteğiyle oluşturulmuş ve çevrilmiş olup bir editör tarafından gözden geçirilmiştir. Daha fazla bilgi için Şartlar ve Koşullarımıza bakınız.

UEFA Avrupa Ligi play-off çeşidi birinci maçında Lugano ile deplasmanda 3-3 berabere kalan Beşiktaş’ta bu sonucun faturası defans çizgisine kesildi.

Teknik Yönetici Giovanni van Bronckhorst da müsabakanın akabinde “Maçı bitireceğimiz anlar elimize geçti, geçişlerden goller yedik. Yediğimiz iki golü daha güzel savunabilirdik. 3-1 sonrasında yediğimiz iki gol istediğim bir şey değildi” kelamlarıyla savunmayı daha uygun yapmaları gerektiğini savundu.

KARTAL SOL BEK ARIYOR

Antalya’dan 2, Lugano’dan 3 gol yiyen Beşiktaş’ta bilhassa atağa çıktıktan sonra geri dönmekte zorlanan ve yanılgılar yapan Masuaku’nun bölgesinden gollerin gelmesi idaresi yeni bir transfere daha itti. Siyah-beyazlı idarecilerin acil olarak sol bek aradığı öğrenildi. Beşiktaş İdaresi bu atakla savunmada yaşanan sorunu en aza indirmeyi planlıyor.

Hamlede sorun yaşamayan Giovanni van Bronckhorst’un da savunmayı daha âlâ hale getirecek ataklar yapmayı planlıyor. Antalya maçında Emirhan’ı sol bek deneyen, öğrencisine Lugano karşısında da stoperde vazife veren Siyah-beyazlı ekibin teknik işvereninin gelecek maçlarda defans sınırında yeni alternatifler deneyebileceği öğrenildi.

Elektrikli arabalar etraf dostu ve yenilikçi bir ulaşım seçeneği olarak büyük bir potansiyele sahip. Lakin, birçok kullanıcı için bu araçların menzil sorunu hâlâ büyük bir mahzur teşkil ediyor. Pekala ancak elektrikli arabaların menzili neden hâlâ çok kısa? Bunun elbette ki tek bir nedeni yok. Gelin ayrıntılara birlikte göz atalım.

1. Batarya Kapasitesi ve Teknolojisi

Elektrikli otomobillerin menzilini belirleyen en değerli faktörlerden biri elbette ki batarya kapasitesi. Günümüzde kullanılan lityum-iyon bataryalar, makul bir güç yoğunluğuna sahip. Bu, bataryanın taşıyabileceği güç ölçüsünü ve hasebiyle aracın menzilini sınırlayan bir etken olarak öne çıkıyor. Daha yüksek kapasiteye sahip bataryalar geliştirilmesine karşın, maliyet ve yük üzere sınırlamalar, büyük kapasiteli bataryaların yaygın olarak kullanılmasını zorlaştırıyor. Ayrıyeten, batarya teknolojisinin gelişimi vakit alıyor ve mevcut batarya tahlilleri, belli bir menzil ile sonlu kalıyor.

2. Batarya Şarj Mühleti ve Altyapı

Elektrikli araçların menzil sorunu, batarya şarj müddeti ve şarj altyapısının yetersizliği ile de irtibatlı. Bataryaların tam şarj edilmesi çoklukla birkaç saat sürebilir, bu da uzun seyahatler sırasında kullanıcıları güç durumda bırakabilir. Ayrıyeten, şarj istasyonlarının yaygınlığı ve erişilebilirliği, elektrikli araç kullanıcılarının uzun seyahat yapma isteğini sınırlayabilir. Süratli şarj altyapısının eksikliği, menzil tasasını artıran bir başka etken niteliğinde diyebiliriz.

3. Araç Tartısı ve Verimlilik

Elektrikli otomobiller, bataryaların tartısı nedeniyle çoklukla akaryakıtlı araçlardan daha ağır oluyor. Araç yükü, güç tüketimini direkt etkiliyor ve bu da menzil üzerinde bir kısıtlama yaratıyor. Bataryaların yanı sıra, elektrikli araçlarda kullanılan başka bileşenler de tartısı artırabilir ve bu durum, genel verimlilik açısından bir kayba neden olabilir.

4. Hava Şartları ve Sürüş Şartları

Hava şartları, elektrikli arabaların menzilini etkileyen kıymetli bir dış faktör. Soğuk hava, bataryaların performansını olumsuz etkileyebilir ve bataryanın daha süratli tükenmesine neden olabilir. Birebir formda, yüksek sıcaklıklar da batarya ömrünü kısaltabilir ve güç tüketimini artırabiliyor. Sürüş şartları, örneğin daima sürat değişimleri yahut ağır yük taşıma, menzil üzerinde ekstra baskı yaratıyor.

5. Teknolojik Sınırlamalar ve Maliyet

Elektrikli araç teknolojisi hâlâ gelişim evresinde. Batarya teknolojisinin ve elektrik motorlarının optimizasyonu için araştırmalar devam ediyor. Lakin bu gelişmeler çoklukla yüksek maliyetlerle birlikte geliyor ve geniş çapta uygulanabilirlik sağlayana kadar menzil problemleri devam edebiliyor.