Hababam Sınıfı’nın bilinmeyen gerçeği: İnek Şaban tiplemesi gerçekte oymuş!

Hababam Sınıfı'nın bilinmeyen gerçeği: İnek Şaban tiplemesi gerçekte oymuş!

4 jenerasyona hitap eden nadir üretimlerden biri olarak Türk sinemasına damga vuran ‘Hababam Sınıfı’, bu yıl 50’nci yılını kutluyor. Kemal Sunal’ı mesleğinin doruğuna çıkaran serinin unutulmaz kahramanlarından ‘İnek Şaban’ karakterinin ilham kaynağı bakın kimmiş…

Türk sinemasına ismini altın harflerle yazdıran kült seri “Hababam Sınıfı”, yıllar geçse de eşi gibisi olmayan bir efsaneyi hayatımıza dahil etti. Münir Özkul, Adile Naşit, Kemal Sunal, Halit Akçatepe, Şener Şen ve daha kaç usta oyuncuları beyaz perdede izleme imkanı sunan seri, Rıfat Ilgaz’ın güçlü kalemini gözler önüne serdi.

Her ayrıntısıyla 7’den 70’e her kesite ulaşan seri, bu yıl 50’nci yaşını kutluyor. Kendine has karakterlerle izleyenlere sıcak bir atmosfer sunan seride en dikkat çeken karakter ise Kemal Sunal’ın oynadığı “İnek Şaban” karakteriydi.

İNEK ŞABAN TİPLEMESİNE İLHAM OLAN O KİŞİ…

Rıfar Ilgaz, daha evvel yaptığı açıklamalarda tiplemelerin gerçek olduğunu yalnızca isimlerini değiştirdiğini söylemişti.

İnek Şaban karakterinin de gerçek biri olduğunu belirten Ilgaz, Kastamonu Muallim Mektebin’den “Ahmet” isimli arkadaşından esinlendiğini tabir etmişti. Ilgaz röportajında arkadaşının soyadını hatırlamadığını sırf Safranboluda “Öküz Ahmet” ismi ile tanındığını söyler.

Rıfat Ilgaz

O devir Ilgaz ile röportaj gerçekleştiren muhabir ise ‘İnek Şaban’ tiplemesine ilham olan bu kişiyi bulmak için Safranbolu’ya masraf ve emekli öğretmen Ahmet Bey’i tanıyan bir kişiyi bile bulamaz. Ta ki ‘Öküz’ lakabını isminin önüne yerleştirene kadar… İşte o an 3 çocuk 6 torun sahibi emekli öğretmen Ahmet Demiralp’e ulaşır.

Ahmet Demiralp ve Kemal Sunal

AHMET DEMİRALP O GÜNLERİ ANLATMIŞTI

Emekli öğretmen Ahmet Demiralp o günleri şöyle anlatmıştır:

“Ben fakir bir köylü çocuğu idim. Cumhuriyetin birinci yılında Kastamonu Muallim Mektebine girdim. Karşımızda Kastamonu Lisesi vardı. Bu lisenin öğrencileri ebediyen şık ve pırıl pırıl elbiselerle dolaşırdı. Biz parasız ve yatılı olduğumuz için üstümüz başımız dökülürdü. Okul arkadaşlarımın birçoklarını artık hatırlamıyorum. Hatırladıklarımın da birden fazla öldü. Rıfat, iki üç yıl evvel buraya geldi, Kavaklara gittik, eskileri andık. Bu lakap bana okuldaki çalışkanlığım ve saflığım yüzünden verilmişti. Okulumuz o yıllarda Rıfat’ın yazdığı üzere değildi pek. Bir sefer derslerde çıt çıkaramazdık. Disiplinli bir okuldu. Yalnızca öğretmenler gittikten sonra yatakhanede birbirimize latifeler yapardık. Hepimizin kilitli özel bir dolabı vardı. Köyden gönderilen yiyecekleri bu dolaba gizlerdik ancak arkadaşlar bazen dolabımı gizlice açar, bilhassa yaş üzüm geldiğinde yürütürlerdi. Kimileri da gece herkes uyurken üşenmez mutfağa iner bir bezle tencere tabanlarındaki karaları sıyırıp yatakhanedekilerin yüzlerini boyardı…”

Exit mobile version